Beklemek mi ? Sabretmek mi ?
- Emirhan Horuz
- 9 Nis 2017
- 2 dakikada okunur

Hepimizin, herkesin kara bulutlar altında kaldığı anlar olmuştur. Yağmur yağmadan önceki o kasvetli hâl.. Her yer kapkaradır, nefes alamazsın. Ama belki biraz sabredip gökyüzüne baksan, göreceksin o masmavi semâyı. Belki de sabırsızlıktan geldi herşey başına. Annen ile belki de bu yüzden kavga ettiniz. Yada baban bu yüzden uzun zamandır evlâdım demiyor sana. Yada arkadaşlarınla aranı açan hep sabırsızlığındı..
Sabır neydi peki ? Beklemek mi, yoksa beklemeye yüz tutmuş hayallerimizin hatırasını tazelemek mi ? Yada bir yağmur damlasının toprakla buluşmak için binlerce metre düşmeyi göze alıp bulutları beklemesi mi ? Sahi, nedir sabır ? Mutluluğa giden o dar patikada etrafına bakmadan hedefine odaklanman mı ? Yada patikadan asla çıkmaman mı ? İnsanlar hep oradan gittiği için mi vardır o patika ? Yoksa zorunda kaldıkları için mi ? Demek ki anlamalısın, patikadan taşarsan, sonunda kaybolacaksın..
Herkes başka ad takar mutluluğa. Ben sabır diyorum. Çünkü sabır, anahtarı olmayan kapıları açıyor. Çünkü sabır, Kudüs'lü bir çocuğa Selahattin Eyyubî'yi getiriyor. Çünkü sabır, Fahri Kâinat'a Mekke'yi fethettiriyor. Çünkü sabır, bana Allâh'ı hatırlatıyor.
Beklemek değildir bence sabır. Çünkü beklemek zordur. Sabretmekse kolay. Çünkü sonunda müjde var! Hatırlasana ne demişti Allah; ''Sabredenlerin mükâfkatı hesapsız ödenecektir.'' [Zümer/10]. Az mı geldi müjde ? O zaman Allâh'ın sana seslenmesine bak; ''Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.'' [Mü'minun/11].
Peki bizdeki ne o zaman ? Biz beklemeyi mi kaldıramadık, yoksa dertlerimiz bir İnşirah'tan daha mı ağırdı ? Yoksa dertlerimiz bir ''Ol!'' emrinden daha mı güçlüydü ? Bence değil! Çünkü O (s.a.v) bekledi. Bekledi ve Şehirlerin Anası Mekke'ye bir ordu ile geri döndü. Selahattin Eyyûbi onbinlere Aslan ile Kudüs'ü, o mübarek toprakları kâfirin zulmünden geri aldı. Fatih yılmadı, ''O güzel komutan'' ünvanını aldı.
Biz neden beklemiyoruz kardeşim ? Zamanı mı geçti evlenmenin ki, o sana helal olmayan karşı cins ile yakın oluyorsun ? Yada Dünya senin için çok mu ucuz ki, beş lira parayı sadaka için çok görürken yüzlerce lirayı saçıp savuruyorsun ? Şükrediyor musun aynaya her baktığında ? O güzel yüzünün şükür gerektirdiğini bilmiyor musun yoksa ? Bombaların altında kalmış minicik yavrunun paramparça olmuş bedeni, sana şükrü hatırlatmaya yetmiyor mu ? Ebû Bekir'i tanır mısın kardeşim ? O Rasulullah ile Sevr Dağına sığındığında bacağını zehirli yılan ısırmıştı. Nefesini tutmaktan ve acıyı bastırmak için çaba vermekten yüzü kıpkırmızı olmuştu. Peygamberi Zîşan ona ne olduğunu sorduğunda bacağını işaret etmişti. O Mübarek tükürüğünü Ebû Bekirin bacağına sürmüştü de acı anında geçmişti. Müşriklerin önlerine gelmesinden korkmuştu Ebû Bekir Sıddık ve ''Ya Rasulullah! Eğilseler bizi görecekler!'' demişti. Ve Peygamberi Zîşan buyurmuştu; ''لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا'' (Üzülme! Allâh bizimledir). Sende üzülme ve sabret. Çünkü Allâh bizimledir.
Ve sen kardeşim, belki şuan çok zor bir durumdasın. Belki ailen maddi sıkıntılar çekiyor. Belki etrafındakiler sana yüz çevirdi, umursamıyorlar. Belki de en sevdiğin insanlardan en acı darbeyi yedin. Ama sana bir sır vereyim kardeşim; Kendini her ümitsiz ve bitkin hissettiğinde Eyyüp A.s'ı, o vücudunda kurtlar çıkan yüce peygamberi hatırla ve sabret. Hz. Havva'dan ayrıldığı için üzülen Hz. Ademi hatırla ve nasîbine inan. Dünya sana dar geldiğinde derin bir nefes al ve Allâh'a dua et. Ve öyle bir dua et ki, Melekler senin için Allâh'a yalvarsınlar.
Selâmetle...
Comments