Külli Ve Cüz'i İrade
- Emirhan Horuz
- 19 Şub 2017
- 3 dakikada okunur

Selamun aleyküm arkadaşlar. Bu haftanın konusu, insanın fıtratında sahip olduğu fakat ehemmiyetini pek bilmediği Cüz'i İrade ve Allah'ın tüm Kainat'ın düzen ve intizamını sağladığı Külli İrade'dir. Bu iki farklı irade birbirleriyle benzese de elbette aralarında büyük farklar vardır. İşte bu farkları ve insanın Cüz'i iradesi ile Cennete mi Cehenneme mi gideceğini seçmesinin biçimini anlatmaya çalışacağız.
İrade'nin kelime anlamı; bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç olarak nitelendirilmektedir. Her şeyi kendisini seçmesini sağlayan iradedir.
Küllî irade: Kelâm ilminde Allah'ın bir sıfatıdır. Allah'ın sıfatı olarak irade; O'nu diğer sıfatlarıyla beraber tavsif eder. Allah nasıl her şeyin kusursuz ve mükemmeline sahipse ve her konuda mutlak kemâli O'na nisbet etmek gerekiyorsa; irade hususunda da Allah mutlak irade sahibidir. Yani Allah'ın iradesini kısıtlayan, onu tehdit eden herhangi bir başka irade söz konusu olamaz. Öyleyse Allah'ın iradesi bütün yaratıklar üzerinde mutlak surette geçerlidir. Bu konudaki Kur'an ayetleri şöyledir:
"Bir şeyi(n olmasını) dilediği zaman, O’nun emri, ona sâdece “Ol!” demektir, (o da) hemen oluverir." (Yâsin, 82)
Ayetten de anlayacağımız gibi Allah'ın İradesi yaratılmış her canlıyı kapsamakta ve üzerlerinde Mutlak bir hakimiyet sağlamaktadır. Yalnızca ''OL!'' demek ile yaratılan varlıklar, onları yaratan varlığı tanımak ve ona ibadet etmek için elbette bir iradeye sahip olmalıdırlar. Allah'a ibadet etmekle yükümlü kılınan Cinler ve İnsanlar, Allah'ın Külli İradesi altında boyun eğmedikleri zaman kendi iradeleri ile sonsuz azap yurdu olan Cehenneme gitmektedirler ve bunu orada da kendi aleyhlerine kabul edeceklerdir. Nitekim ayet-i kerimde ;
''O gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir.'' (Nur,24) buyrulmaktadır.
Cüzî irade: Allah’ın kendi külli iradesinin küçük bir numunesi olarak insanlara verdiği az bir seçme hakkıdır. Kul iradesiyle ister, Allah da küllî irade ve kudretiyle kulun istediğini yaratır. İnsanın mesleğini, çevresini, eş ve arkadaşlarını seçmesi bu kısma girer.
Cüz'i İrade dediğimiz, yani Allah'ın sonsuz İrade ve Kudretinin çok küçük bir kısmı insanın hayatını sürdürmesini, dinini ve gideceği yolları seçmesini sağlar. Bu seçimleri yaparken özgürdür ve Allah, kulunu bu konuda serbest bırakmıştır. İşte bizler bu özgürlüğümüz ve seçme hakkımızı Allah'ın razı olduğu din ve karakter ile belirler isek Mü'min kullardan olup, ebedi saadet yurdu olan Cennete gitmeye hak kazanmış oluruz. Veya kafirler gibi ''Dünya hayatıma kimse karışamaz, istediğimi istediğim şekilde yaparım'' der isek, bizi yaratan varlığa isyan etmiş ve ebedi azap yurdu olan Cehenneme kendi isteğimiz ile gitmiş oluruz. Seçim hakkı her akıllı insana sunulmuş, ve kendi rotasını kendisinin seçmesi istenmiştir -ki Ahirette bundan şikayetçi olmasın-.
Allah Teala'nın insana hizmet için yarattığı hayvanlar, bitkiler, okyanuslar ve teknolojiler gibi şeyler elbette bir şükre sebep olmalıdır. Bizler bile bir iyilik yaptığımızda nasılsa karşısında yine bir iyilik ile muamele görmek istiyorsak, Allah Teala'da -Allah sonsuz azim ve yücelik sahibidir- bunun şükrü olarak kullarından ibadet etmelerini ve indirdiği kitap üzere hükmetmelerini istemektedir. Bizlerin mantığına uygun düşen bu durum, nasıl olur da insanlara saçma gelebilir ? Allah'ın istekleri ne zaman insanların isteklerinden sonraya saklanmış olabilir ? Bizi yaratan ve bize hertürlü özgürlüğü sağlamış olan Rabbimiz'in -Din özgürlüğü de dahil- isteklerine boyun eğmek yaratılışımızın amacı ve hikmetidir.
İnsan Cüz'i İradesini Allah'ın razı olduğu tarafa kullandığı zaman aradığı mutluluğu ve nimeti elbet bulacaktır. Zaten bu çokta zor değildir ki Dinin hüküm ve istekleri 1400 yıl önce bizlere açık bir şekilde bildirilmiştir. İman etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, insanlara hoşgörülü ve nazik bir biçimde yaklaşmak, tesettürü kendine kalkan edinmek, haramlardan uzak durup helal dairede kalmak ne kadar zor olabilir ? Zor olsa bile sonsuz bir Cennet ve Allah'ın rızası için katlanılmaz mı ?
''İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar ?'' (Ankebut,2)
Bir düşün, gidecek başka kapı mı var ? Kime sığınacağız ? Kullara mı ? Putlara mı ? Paraya mı ? Yoksa şan ve şöhrete mi ?
''Rabbinize icabet edin (Allah’a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce.. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr da yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz).'' (Şura,47)
Şimdi kendi nefsinle konuş ve sor ona, 60 yıllık kısa ve zorluklarla dolu bir Dünya hayatı mı ? Yoksa hiçbir üzüntünün, kederin veya çilenin olmadığı Cennet hayatı mı ?
Cevabın ''Elbette Cennet!'' ise ameline bak. Namazını kılıp yalnızca Allah'a mı ibadet ediyorsun ? Yoksa insanlara güzelliğini göstermek için bir tesettürün bile yok mu ? Allah'a mı, yoksa insanların bakışlarına mı tapıyorsun ? Hz. Ömer'in dediği gibi; ''Kendine bak ve sor, gökte uçan kuş musun, yoksa yerde sürünen yılan mı.''
Allah'ın sana verdiği Cüz'i İradeyi iyi yönde kullan ve nefsine sahip çık. Çık ki fıtratının gereği Allah'a gerçek bir kul ol. Güzelliğin yada paran ile gösteriş yapmayı bırak. Onları sana veren Allah'a şükret ve ibadet et. Seçim senin, Esfele Safilin (aşağıların en aşağısı) mi ? Eşrefi Mahlukat (en şerefli varlık) mı ?
Selametle...
Comments